Foçada Antik Tarihi ve eserleri


Foça Antik Tarihi ve Eserleri

Foça (Phokaia) ANTİK Tarihi



Foça (Phokaia) ;
İonluların en önemli yeriydi. Bugünkü batı uygarlığının kurulmaya başlandığı yerdir ; İ.Ö. 6. yüzyıl'da İonya'da atıldı. Dönemin İonya'sı felsefe, mimarlık ve heykeltraşçılıkta öncü oldu.Phokaia'lı Telephanes (İ.Ö. 5.yy) Pers saraylarını yapıtları ile donaymış bir heykeltraştı. Theodoros (İ.Ö. 4.yy) ünlü bir mimardı. İ.Ö. 494 yılındaki "Lade Deniz Savaşı"nı yöneten komutan Dionysos Phokaia'lıydı. Bu komutan da ismini mitolojinin en büyük kahramanlarından "Şarap Tanrısı" Dionysos'tan alıyordu.


Phokai Adını ; Adalarındaki foklardan alan Phokaia, İ.Ö. 12. yy'da Aiollar'ca kuruldu. İon yerleşimi İ.Ö. 10.yy'da başladı. Phokaialılar usta denizciydiler ; 50 kürekli vee 500 yolcu alabilen tekneleri vardı. Mühendislik konusundaki üstün zekaları ve denizcilikteki başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz'e açılarak çok sayıda koloni kurdular.Foçalılar medeniyetin beşiğindeki kahramanlardır. Foçalılar'ın tarihte kurduğu kolonilerin en önemlileri : Kardeniz bölgesinde Amysos ( Samsun); Çanakkale de Lampsakos ( Lapseki); Midilli Adası'nda Methymna (Molyvoz); Güney İtalya'da Elea (bugünkü Velia); Korsika'da Alalia; Güney Fransa'da Massalia (bugünkü Marsilya), Nice ve Antibes ; İspanya'da Ampuria'dır. Phokaialılar'ın denizcilikteki ustalığı,mühendislik becerileri ticaret alanında da başarılı olmalarına olanak sağladı. Phokaia, İonya'da, doğal altın-gümüş karışımı elektron sikkeyi ilk bastıran kentlerden biriydi.

Phokaia bu başarıları ile bir çok uygarlığın iştahını kabartıyordu ve İ.Ö.546 yılında Persler'in tahrip ettiği ilk İon kentiydi. Pers istilası ile kentin görkemli çağı sona erdi,yağmalandı yakıldı yıkıldı halkın büyük bir çoğunluğu kenti terketti. İ.Ö. 334'te Büyük İskender'in Anadolu'ya ayak basarak Pers egemenliğini ortadan kaldırması; yeni bir dönemin başlangıcı oldu. İskenderin ölümünden sonra sıra ile; Seleukoslar'ın, Bergama Krallığı'nın ve Romalılar'ın egemenliğine girdi. Erken Hristiyanlık döneminde psikoposluk merkezi olarak tekrar kurulan Phokaia Kliseler yapılarıydı tekrar yeni bir görünüme sahip oldu tekrar merkezi bir yer olmaya başladı.

Bugün Foça'nın bucağı konumunda olan Yenifoça'yı Cenevizliler kurdu ve buradaki şap madenini işlettiler.

PHOKAİA: Phokaia’nın kuruluşu üzerine çeşitli görüşler vardır; Antik yazar Pausanias’a göre İzmir’in batsındaki Teos ve Erthrai’den gelenlerce kurulmuştur. Antik yazarlardan Herodot, Strabon ve Şam’lı Nikolaos’a göre ise, Orta Yunanistan’da Peloponnes Yarımadası’nda yaşayan Phokisliler, Anadolu’ya gelmişler ve bölgeye egemen olan Kyme kentinin verdiği izin ile Phokaia’yı kurmuşlardır.



Ord.Prof.Dr. Ekrem AKURGAL başkanlığındaki kazılar sırasında ele geçen gri renkli Aiol seramiği ile kentin ilk sakinlerinin Aioller olduğu, kentin M.Ö. 11 yüzyılda Aioller tarafından kurulduğu sonucun doğrulamaktadır; yine bu dönem kazılarında “Geometrik” seramik  parçaları bulunmuş ve Phokai’nın M.Ö. 9.yüzyılın sonundan itibaren bir İon yerleşmesi olduğu anlaşılmıştır
Foça’da ki  kazılarda M.Ö. 2.bine ait seramiğinortaya çıkmasıyla kafaları iyice karıştıran kalıntılar, Phokaia’nın kuruluşunun daha önceye, Tunç Çağları’na götürmektedir ve bu yerleşim günümüze değin süregelmiştir. Phokailılar denizcilikte ünlüydüler; Herodot’a göre büyük gövdeli yük gemileri yerine, yüksek hıza erişebilen 50 kürekli ve 500 yolcu taşıma gücünde hızlı tekneler kullanıyorlardı. Adriyatik, Etruria, İberia ve İspanya’daki Tartessos’a kadar deniz yolculuğunu yapmışlardır. İon deniz ticaretinin yayılmasında önemli bir rol oynamışlardır. Mısır’daki Naukratis kenti ile ticaret yapmışlar Milet Kenti ile deniz gücünü birleştirerek, Çanakkale Boğazı’nda Lampsakos (Lapseki), Karadeniz kıyısında Amisos (Samsun) kentlerinin kurulmasında ön ayak olmuştur.

M.Ö.620’lerde İspanya’da Andalusa’daki Tartessos’a kadar gitmişler; M.Ö. 600 yıllarında Güney Fransa’da Massalia (Marsilya), İspanya’da Emporion (Ampurios), Korsika’da Alalia, Güney İtalya’da Elea,(Velia), Midilli’de Methymna koloni kentlerini kurmuşlardır. M.Ö. 7.yüzyılda İran’da Susa’dan başlayan “Kral Yolu” Sardes’e kadar geliyor ve burada Phokaia ve Kyme’den gelen yolla birleşiyordu; ayrıca Ephesos’tan başlayan diğer bir yolda Smyrna’dan geçerek Phokaia’ya ulaşıyordu.

M.Ö.7.yüzyılda Smyrna’nın Tabiki de o dönemin otobanı  yada çevre yolu diyelim çok büyük etki etmiştir. Çünkü medeniyetler arası kültür  akışı ve ticaret akışı "Kral Yolu" ile sağlanmıştır.; M.Ö.600’lerde Smyrna’nın Lidya Kralı Aliattes tarafından yıkılmasından sonra, ticari egemenlik Phokaia’ya geçmiştir; bu egemenlik Phokaia sikkelerinin zenginleşmesiyle parasının görüntüsünün gelişmesiyle anlaşılmaktadır. Phokaia M.Ö. 650yılın ilk yarısında altın çağını yaşamıştır. İonia’da ilk elektron sikke bastıran kentlerden biri olan phokaia . Bu paralar deniz ticareti yoluyla Akdeniz ve Mısır’a kadar ulaşmıştır. Bu sikkelerin ön yüzünde Zeus, Hera, Herakles ve Hermes, başları ile arka yüzlerinde de griffon, fok, boğa ve koç başlarına yer verilmiştir. Bu sebeple   kıtalar arası ticareti İonya sikkeleri ile yapıldığınıda  söyeleyebiliriz.

Persler’in M.Ö. 546 yılında Sardes’i ele geçirmeleriyle Phokaia’nın altın çağını sona erdirmiştir. Kent daha önceden surlarla çevrilmiş olmasına rağmen, Herodot’a göre Pers komutanı Harpagos bu kentleri, kent duvarlarının önüne toprak tepecikler yığarak ele geçirmiştir. Phokaia kuşatılırken, Phokaialılar’ın çoğu Akdeniz’deki kolonilerine göç etmişler; daha sonra bunlardan bazıları geriye dönmüşlerdir. Helenistik Dönem’de Büyük İskender, Anadolu’daki Pers egemenliği’ne son vermiştir.

İskender’in ölümünden sonra İmparatorluğu generalleri arasında paylaşılmış ve yeni devletler ortaya çıkmıştır.Bölünün İmparatorlık  Phokaia’da Seleukoslar, Attaloslar ve Pergamon Krallığı tarafından yönetilmiştir; Pergamon Krallığı’nın M.Ö.133 yılında Roma İmparatorluğu’na bağlanmasıyla Phokaia’da Romalılar’ın eline geçmiştir.. Koloni kent Massalia’nın yardımıyla yıkılmaktan kurtulan kente, Pompeius özgürlüğünü vermiştir. Erken Hristiyanlık Dönemi’nde Bizans İmparatorluğu’nun piskoposluk merkezi olmuştur. 11.yüzyılın başlarında Venedik Ticaret kolonisi halini almış ve Tekrar limanı  önem kazanmıştır.

Arkeolojik kazılar üç döneme ayrılmaktadır.1913–14 ve 1920 yılları arasında Fransız Arkeolog Felix Sartiaux, ilk kazıları yönetmiştir. İkinci Dönem kazıları Ord.Prof.Dr.Ekrem AKURGAL tarafından 1952-1955 yılları arasında kesintisiz, daha sonra aralıklarla 1974 yılına kadar sürdürülmüştür. Üçüncü Dönem Kazıları, 1989 yılından itibaren Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof.Dr. Ömer ÖZYİĞİT başkanlığında yürütülmektedir.
Kentin büyük bir kısmının bugünkü kent yerleşiminin altında kaldığı düşünülmektedir. Bugüne kadar yürütülen çalışmalardan ele geçen önemli eserler bulunmaktadır; halen yürütülen çalışmalar sonucunda birçok kalıntı ortaya çıkartılmaktadır.Tabi evinizin bahçesinden  de çıkma olasılığı vardır.

Eski Foça’nın güneybatısında kalan Şeytan hamamının aslında , bir hamam olmayıp, antik döneme ait kayalara oyulmuş bir mezar olduğu  anlaşılmıştır .; uzun bir dromos ve iki mezar odasından oluşmuştur. İki oda arasında da kemerli bir kapı bulunmaktadır. Her iki odanın içinde tabana oyularak yapılmış ikişer mezar bulunmaktadır. Elde edilen seramik parçaları mezarın M.Ö. 4.yüzyılın sonunda inşa Edilmiş olduğunu göstermektedir.


Ord.Prof.Dr.Ekrem AKURGAL’ın yürütmüş olduğu çalışmalar sırasında Athena Tapınağı’nın yeri saptanmış ve tapınakla ilgili çok sayıda buluntu ele geçirilmiştir. Körfeze hakim bir konumda, eski ortaokul yapısının yer aldığı alanda Athena Tapınağı bulunuyordu; çalışmalar sırasında çok sayıda sütun tamburu, altlık ve başlık parçalarıyla diğer mimari elemanlar ele geçmiştir. Antik Dönem yazarlarlarının bahsettiği Athena Tapınağı M.Ö. 6.yüzyılın başlarında inşa edilmiş olmalıdır; çok sayıda onarım görmüş olan ilk tapınak, kazı sonuçlarına göre Roma Dönemi’ne kadar ayakta kalmış olmalıdır. Son dönemde Athena tapınağı alanında bulunan Arkaik Dönem'den malzemesi işlemesi nispeten kolay tüf taşından (Foça taşı) büyük griphon ve at heykelleri Phokaia'nın Antik Yunan dünyasında büyük taş heykeltıraşlığındaki öncü konumunu da ortaya koyar. Phokaia'da arkeolojik kazılar halen devam etmektedir.

Son kazılar ve yüzey araştırmaları sonucunda Phokaia’nın M.Ö.590-580 yıllarında Herodot’un bahsettiği bir kent duvarıyla çevrilmiş olduğu; Arkaik Dönem’de kentin geniş bir alana yayıldığı ve sınırlarının yarımadayı aştığı; M.Ö. 6.yüzyılın ilk yarısında dünyanın en büyük kentlerinden biri olduğu saptanmıştır. Herodot Duvarı adı verilen Arkaik duvar, bugünkü modern mezarlığın kuzeyinde yer almaktadır. Arkaik Dönem kent duvarının geçtiği yerler saptanarak bu duvarın uzunluğunun 5km.yi geçtiği ve tüm kenti çevirdiği anlaşılmıştır; söz konusu duvar daha geç bir dönemden taş yığma suretiyle yapılıp üzeri toprakla örtülmüş bir tümülüsün içinde oldukça iyi bir durumda kalmışsa da 1970'lerdeki bir yol çalışması sırasında ciddi bir tahribata uğramıştır. Maltepe Tümülüsü’nün batı bölümünde, Foça-İzmir karayolunun hemen yanında yürütülen çalışmalarda Phokaia’nın en eski duvarı, kapısıyla birlikte ortaya çıkarılmıştır. Phokaia ‘da Ortaçağdan günümüze gelebilen, Cenevizlilere ait olan kalıntılardan 1275 yıllarında kent çevresinin oldukça güçlü duvarlarla çevrili olduğu anlaşılmıştır. Cenevizlilere ait olup 500 m. uzunluğundaki su kemerleri ile suyollarının pek azı günümüze gelebilmiştir.

Foça yolu üzerindeki Taş Kule olarak bilinen Pers mezar anıtının kazı, restorasyon ve çevre düzenlemesi yapılmıştır; Perslerin Phokaia’yı ele geçirmelerinin tarihi belgesi olan bu anıt M.Ö. V.yüzyılın sonları ile VI. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Monoblok bir tüf kayanın oyulmasıyla oluşturulan bu anıt-mezar Eolia’da Persler’den günümüze gelen tek yapıdır. Sınırlarını genişletmek için Batı’ya doğru ilerleyen Kyros, Sardes’i ele geçirdikten sonra Phokaia’yı almışlardır. 1913 yılında Sartiaux, Değirmenli Tepe’nin kuzeybatı yamacında yapmış olduğu çalışmalarda sonuç alamamış olsa da son dönem kazılarında aynı alanda Tiyatro Tepesi üzerindeki değirmenler ile tiyatronun yeri bulunmuştur. Burada yoğunlaştırılan kazılar sonunda yerel tüf taşından cavea ile analemma duvarları ortaya çıkarılmıştır. Helenistik döneme ait, oturma kademelerine kazınmış yazıtlar tiyatronun Roma öncesi yapıldığını göstermiştir. Ayrıca cavea’nın altı ile skene üzerindeki Geç Roma dönemine tarihlenen çok sayıda çanak çömlek parçaları burada bir de keramik atölyesi olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra kademeler üzerindeki ölü külü çömlekleri tiyatronun Roma döneminde kullanılmadığına da işaret etmektedir. Ele geçen bulgular Phokaia Tiyatrosunu M.Ö. 4.yüzyılın 3.çeyreğine tarihlendirmektedir.




Yarımadanın kuzeyindeki kayalığın denizle birleştiği yerde kayalara oyulmuş bir kutsal alan ortaya çıkmıştır; aynı zamanda limanın girişi olan bu kutsal alana dört basamakla çıkılıyordu. Kayalara oyulmuş nişlere de büyük olasılıkla adaklar konuluyordu.Gemilere denize açılmadan adaklar adanıp  ticaretin bereketli  kazasız  tamamlanması  dileniyordu deniz tanrısı Kybeleden. Phokaia’da Kybele kültünün yaygın olduğu düşünülecek olursa bu kutsal alanın da ona adandığı tahmin edilebilir. Değirmenli Tepe’de de Kybele ‘ye atanmış bir kaya mabedi de bulunmuştur. Athena Tapınağı terasının kuzey yamacında ve Liman Kutsal Alanı’nın üzerindeki duvar, Phokaia kent duvarının kronolojisini göstermesi açısından önemlidir. En altta M.Ö. 590–580 yıllarına tarihlenen sur duvarı; bunun üzerinde Roma Dönemi onarımı; daha yukarıda M.S.13.yüzyılın son çeyreğinde yapılmış Ceneviz onarımı; en üstte de 1538–1539 yıllarında yapılmış Osmanlı onarımı yer almaktadır.Ve yapılar üst üste geldiği için çok net kullanılan  teknoloji ile  düzen  farkedilebilmekte Yaşayan sizinle konuşan bir tarih var   foçanın duvarları bile  size binlerce yıllık tarihi  fısıldar  adeta.

Foça’nın günümüzdeki yerleşim alanında 1995–1996 yıllarında yapılan araştırmalarda M.S. II. yy.a ait atriumlu Roma dönemine ait bir ev ortaya çıkarılmıştır.Hala  ayakta durabilen ve  Avlu çevresi sütunlu, üstü kapalı bu evin odalarından birisinde de renkli taşlardan oluşturulmuş ve iyi durumda döşeme mozaikleri çıkarılmıştır. Süslemeli mermer bloklar ve seramik atölyelerinin bozuk üretimlerinin atılmasıyla oluşmuş çöplükler bu şehirdeki diğer önemli antik kalıntılardır.


Siren Kayalıkları Homeros Destanı’nda yer alır ve yolunu şaşıran gemilerin çarptıkları kayalıklar olarak söz edilir. Siren Kayalıkları, Fok Balıklarını andıran adacıkların en büyüğü Orak Adası’nın kuzeybatısındadır. Siren Kayalıklarının ismi Yunan mitolojisinde de geçmektedir; vücutları kuş, başlarının kadın şeklinde olduğuna inanılırdı. Yaptıkları müzikle insanları kayalara çektiklerine, bu müziğin etkisinde kalan gemicilerin yollarını şaşırtıp kayalara çarparak battıkları inancı yaygındı. Tümüyle volkanik bir yapıya sahip kayalıklar yüzyıllar boyunca aşınmış ve doğaüstü görünümleriyle belki  sirenler kadar olmasada  hayaliyle  sessizce sizi büyüleyen bir görüntüye  sahiptir..

Antik Dönem’de kentin doğusundaki tepeler üzerinden geçen sur, Maltepe Tümülüsü ve Eski Hükümet Konağı Alanı’ndan geçerek Athena Tapınağı’nın bulunduğu yarımadayı kuşatıyordu. Liman Kutsal Alanı’nın bulunduğu kayalığın üzerine oturtulan antik surun üzerinde Roma, Ceneviz ve Osmanlı onarımları görülmektedir.



















































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Foça Tekne Turları ve Fiyatları

Foça Tekne Turları Öncelikle ihtiyacınıza uygun turları seçmek çok önemli, Birçok firma farklı çözümleriyle sizinle birlikte ...